Yahudinin Ticari Zekası Ve Allah’a Savaş Açan Müslümanlar!

Dijital dönem petrol ve sanayinin değil veri çağının zamanı olduğu için elimden geldikçe veriyi yöneten şirketleri ve sahiplerini ve amaçlarını incelemeye çalışıyorum.

Bu içerikte kısaca bazı dijital Yahudi zekalarına temas edeceğiz. Ne yazık ki, siyasal İslamcılar Yahudileri sürekli olarak bir düşmanlık perspektifi ile ele aldı. Ve millete de bu aşılama yapıldı. Oysa ki onların izledikleri birçok strateji örnek olarak alınabilir ve hayr istikametinde kullanılabilirdi.

Misal ticari noktada Yahudilerin ticari zekasını takdir etmek lazım. Zira birçok meseleye öncülük ettiler, ediyorlar. Bunu hem şer hem hayr anlamında yapıyorlar.

Hazretin bir duası vardı. ‘‘Allah zengin bir Yahudiyi Müslüman etse de bize ticareti öğretse’’ diye.. Ve Pir başka biryerde şöyle demişti: ‘‘Onların dine olan bağlılığı gibi bir bağlılık olmadıkça mağlubiyetten kurtulmak mümkün olmayacaktır.’’

Ve görüyoruz ki onların galibiyetinin iki temel taşı var: Biri din, diğeri para.

Bir üstteki iki ifadeyi çocukluk döneminde çok anlamamıştım. Ne zaman ki yıllar önce yazarlık hayatı başladı ve sonrasında da marka ve yönetim danışmanlığı hizmet verdik… Meğer hazret 40 yıl öncesinden ne mükemmel bir tesbit yapmış. Meğer günümüz Müslümanlarının çoğunluğu ticaretin T’sini dahi bilmiyormuş. Ticari zekamız, ilk olarak dünyadaki her insanın yaptığı işleri tercih etme ve banka kredisi ile iş yapma dışında zerre kadar dahi yokmuş.

Misal klasik esnaf düşüncesinde, ruh ve psikolojik alanlara ciddi yatırımlar genellikle olmaz. Hatta buna yazılım ve yapay zeka alanlarınıda katabiliriz.

Büyük yatırımcılar ve vizyon sahibi iş insanları dışında kalan kitle giyim, inşaat, yemek, tekstil vb. klasik alanlar dışına çoğunlukla çıkmazlar. O yüzden asla şampiyonlar ligine girme ihtimalleri de bugüne kadar olmamış ve aynı kafa ile devam ettikçe de olmayacaktır.

Meşhur söz: Benzer şeyler yaparak farklı sonuçlar bekleyemezsiniz.

Oysa ki, son on yılda yazılım alanlarına yatırım yapıp şampiyonlar ligine giren isimlerin çoğu 10 yıl önce çok iyi durumda olmayan insanlardı. Hatta Whatsapp'ın kurucularından Ukraynalı Yahudi Jan Koum ile Yahoo'dan arkadaşı  Brian Acton'ın 2009 yılında Whatsapp'ı büyütmek için 250.000 dolarları olmadığı için Yahoo'daki yatırımcılara o paranın karşılığında hisse vermek zorunda kalmışlardı. 2009 yılında hem Türkiye'de hem Avrupa'da bu parayı verecek çok tanıdığım işadamı var. Şu an da gidip böyle bir proje için 250 bin dolar isteseniz vermezler.

Nereden biliyorsun diyebilirsiniz? Bazı yazılım projeleri için bu paranın üstündeki bir miktar için kapı kapı dolaşan arkadaşlar oldu ve ne yazık ki çıkarıp bir tanesi o parayı vermedi.

Nitekim, Udemy'nin kurucusu Eren Bali'de aynı kaderi yaşamıştı. O da TR'de 200 civarı yatırımcıya gitti hiç biri o projeye yatırım yapmamış, o da kalkıp ABD'ye gidip yatırımcı bulmuştu. Ve şu an bu şirket ABD'lilerin kontrolünde.

Bu arada bu Türk işadamları parası olan insanlar.  Yani tek atımlık kurşunu olanlardan bahsetmiyorum. İhtimal, şu anki bu yeni projelerden biri de tutacaktır. Çünkü ahir zamandaki zatın üç vazifesinden biri maddi güç olacağına işaret ediyor. Hem hicret hem küresel krizin ilerleyişi hem de finansal sistemin değişme durumu vs. gibi onlarca veri bize gösteriyor ki, 5-10 yıl içinde para el değiştirecek.

Ve işaret edilen o şafak gelecek ise, para buna aracılık eden unsurlardan biri para olacak. Ve gelen gençlerde gördüğüm tablo şu:

Kredi çekmeyip, faize bulaşmayıp, helal para peşinde koşan bu çocuklardan bazıları Allahın izni ve inayetiyle zengin olacaklar ve sisteme tesir edeceklerdir. (Bu meselenin altında maddi ve manevi olarak birçok veri ile doldurabiliriz ama bu ayrı bir bahis mevzusu)

Ancak, hali hazırda ki 40 yaş üstünde olan bazılarımızın durumu ise kritik.

Bu kitlenin, gayr-i müslimlerin kurduğu sistemi dışına çıkıp herhangi bir alternatif geliştirme kapasitesi sıfır. Üstüne üstlük birde gayr-i müslimlerin gittiği bu yola fetva uyduran ilahiyatçılar dahi bulmaktan çekinmiyor, vicdanlarını rahatlatmaktan da dur olmuyorlar.

Hollandalı olup, sonradan Müslüman olan insanlar bile İslama geçtikten sonra yeni bir alternatif geliştirmek için mücadeleyi tercih ederken, bizler sahtekar ilahiyatçılarla banka kredisine, hırsızlığa fetva arıyor, insanlığa zulmetmekten çekinmemeye devam ediyoruz.

Yani Allah’a ve Resulüne savaş açmaktan ve açanlara destek vermekten korkmuyor, sonra birde neden zulümler bitmiyor diye ah-u vah ediyormuşuz…Heyhat… Oysa ayette buyuruyor ki;

‘‘Ey mü'minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!’’

Hem Allah’a ve Resulüne (sav) savaş açacak hem de yardım neden gecikiyor diye isyan edilecek. Sisteme -krediye- destek vererek, hem kendi evladının, hem de onlar gibi olanların cebindeki parayı çalacak, hem de zulmler neden bitmiyor diye şikayet edilecek.

Neresinden bakılsa safça, ahmakça…

Evet, Yahudilerin geçmiş dönemdeki ticari başarılarından uzun uzun bahsetmeyeceğim. Malum birçoğu bilinen gerçekler.

Bu ırk geçmişte olduğu gibi dijital dönemde de ciddi bir yenilik, güç ve değişimi gerçekleştirdi. (Bu arada ırkçı olmadığımı daha önce birkaç kez belirttiğim için burada tekrar yazmıyorum. Yahudiyi, Hristiyanı, Müslümanı yaratan, hepimizin yaratıcısı olan Rabbimiz olduğu için, ırkçılığın her çeşidi ayaklarımızın altındadır.)

Burada üzerinde durduğumuz nokta, bu ırkın ticari zekasını vurgulamak ve bazı noktalarda örnek alınması gerektiğini ifade etmek. Ve yaptıkları şerlerden de uzak durmak.

Dijitaldeki gelişimlerine yapay zeka ve robotik alanlarda da devam ediyorlar. Bakalım son nokta da sonuç nasıl bitecek?

Dijital’deki en büyük adımları, günümüze bakan yönü ile ilk olarak Whatsapp ile başladı diyebiliriz. Mesaj uygulamaları dünyadaki hayat akışını değiştiren en büyük hamlelerden biriydi. Ve bu başlangıçta da bir Yahudinin olması yine bu zeka ile ilgili bir durum olsa gerek. Zira kurucu fikir babası Jan Koum Ukraynalı bir yahudi idi. Sadece o mu?

Telegram’ın kurucuları Pavel (Valerievich) Durov ve Nikolai (Valerievich) Durov isimli kardeşlerde aynı ırka mensup. Hakeza Google’n (Youtube) mimarlarından Lary Page, Facebook’un Mark’ı, Monday’ın kurucuları, NSO’daki N. Carmi, S. Hulio ve daha birçokları.

Hatta mevzunun çok daha farklı bir ilerleyişi var.

Misal, Whatsapp’ın yaptığı sahtekarlıklar sonrası, güvenli olmadığını düşündüğü şirketten birlikte ayrılan diğer kurucu ortak Brian Acton, gidiyor Signal uygulamasını kuruyor. Signal’i kurarken de yanına WhatsApp, Facebook Messenger ve Skype’ın kullandığı protokolü yazan, ayrıca Twitter'ın eski güvenlik yöneticilerinden olan Moxie Marlinspike (Matthew Rosenfeld) alıyor. Ve bir bakıyorsunuz Moxie’de bir Yahudi. Yani datanın olduğu her yerde bu zekaları görebiliyorsunuz. Çünkü artık petrol ve sanayi değil, sistem veri gücü ile dizayn ediliyor.

Ha bu arada Brian Acton’ın yahudi olduğuna dair elimizde bir kanıt yok. Ama açık istihbarat bilgilerinde ailesinde bir Yahudi bağı olduğu iddia ediliyor.

Ve meşhur İsrail casusluk şirketi olan Pegasus’un yaptıkları. Neredeyse tüm Avrupa’yı siber olarak etkisi altına alabilecek durumda..Bir çok AB ülke liderinin ofislerine kadar girdikleri yalanlanmadı…vs.

Tam bu nokta da Michela Noer’un o meşhur cümlesi akla geliyor: "…Zuckerberg ile 1 milyardan fazla insanın ne düşündüğünü, ne okuduğunu, ne dinlediğini, neye taptığını, kime oy verdiğini, kimleri tanıdığı öğreniliyor…" gerçeği.

Evet, bu meseleye siyasi güç savaşları, komplolar vs. olarak bakmıyorum. Bu bir gerçek. Ve kınanacak, eleştirecek bir durum yok. Hatta, ‘neden böyle yapıyorlar?’ diye zerre kadar dahi kelam etmek israfa girer. Zira bunlar hayatın gerçekleri ve imkanı olan herkes bunu kullanır, kullanacak.

Burada sorulması gereken soru şu: Bu gücü elde etme imkanın olduğu halde sen neden yapmadın?

Diyelim ki 2009 yılında (2010, 2011, 2014 vs…) Whatsapp benzeri bir işe 250 bin dolar para verecek ufkun yoktu. Malum ürün yeniydi, pazar yeniydi vs…

Peki, yıl olmuş 2023.

Ve şu an 500 bin dolarında var, 5 milyon dolarında var. Vs.

Peki şimdi neden yapay zekaya, chatGPT’ye, robot sektörüne, verimlilik veya iş yönetim uygulamalarına, psikolojik alanlardaki teknolojik gelişmelere, veri işleme vs. yatırım yapmıyorsun?

Bunların hepsi bir veri gücü imkanı sunarken, neden küresel bir patron olmayı değilde, köleliği tercih ediyorsun? Bu para kaybetme, aç kalma, yokluğa düşme korkaklığı nedir? Rızkın senin sahibinden geldiğine iman etmiyor musun? Bu hayatı garanti altına alma putçuluğu nedir?

O parayı hakikat yolunda kullanman için Allah’ın sana verdiğine inanmıyor musun? Yoksa sende mi ateistler gibi ‘‘bunu ben kazandım’’ diyorsun?

Evet, ne yazık ki bu küfre düşen birçok Müslümana denk geldim.

Bu insanlar, ‘ben gece gündüz çalıştım, emek verdim o yüzden milyonlarım oldu. Bedava mı oldu sanıyorsun?...’’ küfrüne düşmüş durumdalar.. Kazandıkları milyonların gerçekten tamamen iradeleri ile olduklarını düşünüyorlar. Rabbim muhafaza buyursun.

Devam edelim.

Konunun bir diğer boyutu ise, iyi niyetle başlayan bir çok işin zamanla başka ellere geçebilecek noktaya gelmesi.

Misal, Suriyeli Abdulfattah’ın oğlu olan Steve Jobs, Apple’ı kurarken ihtimal şirketinin bir numaralı LGBT destekçisi olacağını hiç düşünmemişti. Ya da yazdığı yazılımın incelenmesi için dünyada sadece İsrail’li bir şirkete izin verileceğini.

Budist olduğu iddia edilen Steve, bu dönem de yaşıyor olsaydı, stratejik bir güç haline gelen bu şirketin kontrolünü behemahal çok daha farklı amaçlar için kullanmayı düşünüyor olacaktı. Zira ölmeden önce hayat adına ciddi dersler çıkardığı bir gerçek.

Kısacası yeni dijital dönemde oyun değişiyor. Ve bu oyunun hiçbir zeka içeren kısmında yer almıyoruz. Oyunun ne içinde ne yedek kulübesinde ne de sponsorluk noktasındayız.

Tamamen milyonlarca para kazanan 22 topçuyu izleyen ve sonrasında da saatlerce o milyonluk topçuların oynadıkları oyunu konuşan saf taraftarların konumundayız. Yani bir anlamda ürünün kendisi ve parası alınan aptallar hükmündeyiz.

Tabi birde sistemin isyan çıkmaması için 20-25 yıllık kölelik karşısında oyuncak olarak verdiği birkaç ev ve arabamızda var ise, artık özgür olarak yaşadığını zanneden kölelerden farkımızda kalmadığı için oyuna dahil olma gibi bir şansımızda kalmamış oluyor.

Ancak, dijital dönemde izleyici konumunda kalmak kölelikten daha da beter hale getirebilir.

Misal, 1992’de ABD’nin en varlıklı %5’i, toplam harcamanın %27’sinden sorumluydu. 2012’ye gelindiğinde, bu oran %38’e çıkmıştı. Aynı 20 yıllık dönemde, ABD’de tüketicilerin en düşük gelirli %80’ninin harcamadaki payları %47’den %39’a düştü. Ve şu an bu rakamların çok daha kötü olduğu ifade ediliyor.

Price ise şu tesbitte bulunmuştu: ‘‘Pandeminin başlangıcından bu yana tüm dünya çalışanları 3,7 trilyon dolar yoksullaşırken, milyarder iş adamları 3,9 milyar dolar zenginliğe ulaştı. Bu tarihin bir yıl içerisinde gerçekleştirdiği en büyük varlık transferi. Ama nedense kimseden ses yok.''

Bu rakamların daha fazlasını yazarak vaktinizi almak istemiyorum. Son noktada mesele gidip gelip bireysel irade ve grupsal harekete dayanıyor. Eğer, korkaklığa devam edilirse orta sınıf yüzde 90 oranında yok olacak, üst elit gruba yüzde 3-5’lik bir kitle daha katılacak, geriye kalanlar ise fakirlerin durumuna düşerek ömürlerini tamamlayacak.

Peki, manevi işaretler bunun böyle olmayacağını, ahir zamanda bir gül devrinin olacağını işaret ederken ve müslümanlarda Allah’a savaş açmışken bu düzeltme işini kim yapacak?

Bu konuda az çok bir tezim var.

Ancak asıl soru şu.

Başkaları bir gül devri kurarken, Allah’a savaş açan bu Müslümanlar o gül devri yaşanırken kendilerini nerede görüyor?

Yani, bu insanlar Allah ile savaşırken, İslama hizmet ettiğini zannedip o gül devrini kendilerinin mi kurduğunu düşünüyor? Yoksa o gül devrinde, Allah ile savaş halindeyken cennete gidecekleri ümidini mi taşıyor?