Garry Wills Kur’an’ı Nasıl Okuyor? İslam, Cihad ve Kadın Hakları Üzerine Çarpıcı Bir Analiz
Dünya siyaseti, din tartışmaları ve medya algısı arasında sıkışan bir konu varsa o da İslam’ın ne söylediğidir. Çoğu insan Kur’an’ı hiç okumadığı hâlde onun hakkında hüküm verir; terör, cihad, kadın hakları gibi kavramlar bağlamından koparılarak dolaşıma girer.
Amerikalı düşünür ve Pulitzer ödüllü yazar Garry Wills, bu sis perdesini aralayarak Kur’an’ın ne dediğini değil, ne demediğini de anlamaya çağırıyor. Wills, Kur’an’ı tarihsel bağlamı, dilsel yapısı ve inançlar arası ilişki ağı içinde okuyarak, Batı’da yaygınlaşmış birçok yanlış algıyı sorguluyor. Onun yaklaşımı, yalnızca akademik bir çözümleme değil; aynı zamanda önyargılardan arınma çağrısıdır.
Wills, konuşmasının başında Batı’da sıkça dile getirilen “İslam Batı’dan nefret ediyor” söyleminin veri temelli hiçbir karşılığı olmadığını hatırlatıyor. Gallup’un geniş kapsamlı araştırması, Müslümanların ancak çok küçük bir kısmının terörü desteklediğini gösteriyor. Dahası, radikal gruplara mensup birçok kişinin Kur’an’ı yüzeysel, kopuk ve bağlam dışı okuduğuna işaret ediyor.
Burada Wills’ın altını çizdiği gerçek şu:
Sorun İslam değil, bilgisizliktir. Sorun Kur’an değil, okunmamış Kur’an’dır.
Kur’an’ın İnanç Haritası: Tektanrıcılığın Ekümenik Bir Yorumu
Wills’ın üzerinde durduğu en önemli noktalardan biri, Kur’an’ın peygamberler arasında ayrım yapmayan kapsayıcı dili. Kur’an, İbrahim’den Musa’ya, Davud’dan İsa’ya kadar tüm peygamberleri onurlandırır. Meryem, İslam geleneğinde sadece örnek bir kadın değil, özel bir manevi statüye sahiptir.
Bu yönüyle Kur’an, tektanrıcılığı rekabet eden dinler olarak değil, aynı kökten doğan bir aile olarak anlatır.
Kölelik, Kadın Hakları ve Tarihsel Bağlam: Kur’an Ne Söylüyor?
Modern bir okuyucu için sorunlu görünen bazı Kur’an hükümleri vardır: kölelik düzenlemeleri, miras payları, şahitlik gibi konular. Wills, bu maddeleri yargılamak yerine onları tarihsel bir bağlama oturtarak okuyor.
Kur’an’ın yaklaşımını birkaç noktayla özetleyebiliriz:
• Köle azadı İslam’da en değerli ibadetlerden biridir.
Birçok kefaret, doğrudan bir köleyi özgürleştirmeyi içerir.
• Mehir doğrudan kadına verilir.
Bu, 7. yüzyıl toplumları için eşi görülmemiş bir mülkiyet hakkıdır.
• Kadının mirastan pay alması dönemin Arap toplumunda devrim niteliğindedir.
Payın oranı tartışılabilir ama hak tanınması başlı başına bir yeniliktir.
• Şahitlikteki farklar sosyolojik bir gerçeğe dayanır.
İş hayatı ve yazılı kültür henüz erkek merkezlidir; Kur’an’ın hükmü bu durumu dönüştürmeye yönelik geçişsel bir modeldir.
Wills’ın dikkat çektiği temel nokta şu:
Kur’an’ın amacı kadını ezmek değildir; kadını korumaktır.
Cihad ve Savaş: Savunma Çizgisinin Altını Çizen Bir Metin
Cihad en çok çarpıtılan kavramlardan biri. Wills’a göre Kur’an’ın savaş anlayışı son derece nettir:
Agresif savaş yasaktır.
Savaş sadece saldırıya karşı savunma olarak meşrudur.
Sivillerin hedef alınması tamamen yasaktır.
“Kılıç ayeti” bağlamından koparıldığı için yanlış anlaşılır.
Kur’an’da cihad, esasen gayret, çaba ve kendini arındırma mücadelesi anlamına gelir. Radikal grupların bunu “kutsal savaş”a indirgemesi metnin ruhuna terstir.
Doğa ile Kur’an Arasında Bir Diyalog: Kozmik Vahiy
Wills, Kur’an’ın sadece peygamberlik diliyle değil, doğanın kendisiyle de konuştuğunu vurgular. Dağlar, nehirler, bitkiler… hepsi birer “ayet”, yani işaret olarak görülür. Kur’an’a göre doğa Tanrı’nın canlı bir kitabıdır.
Bu bakış, modern çevre duyarlılığıyla da şaşırtıcı bir uyum içindedir.
Tarihsel İniş Çıkışlar: İslam Neden Bir Dönem Zirvedeydi, Bugün Neden Öyle Değil?
10–11. yüzyıllarda İslam dünyası bilim, felsefe, tıp ve mimaride büyük bir ilerleme kaydetti. Wills, bu yükselişin zamanla neden yavaşladığına dair tarihsel–sosyolojik bir açıklama getiriyor. Tıpkı Hristiyanlığın karanlık dönemleri gibi, İslam da kendi iç çelişkileri, politik çatışmaları ve otoriterleşme süreçleriyle yüzleşti.
İlk dönem İslam toplumlarında görülen hoşgörü —farklı dinlerin barış içinde yaşaması, cizye karşılığı güvenlik düzeni— tarihsel bir örnek olarak sunuluyor.
Kur’an’ı Neden Okumak Zorundayız?
Wills’ın belki de en çarpıcı tespiti şu:
İnsanlar Kur’an hakkında konuşuyor ama Kur’an’ı okumuyor.
Bu, sadece Batı için değil, Müslüman toplumlar için de geçerli bir eleştiridir.
Metni okumadan eleştirmek, onu “duyulmuş bilgiler” üzerinden yorumlamak hatayı büyütüyor.
Kur’an’ın çağrısı ise çok basittir:
Okuyun. Anlamaya çalışın. Düşünün.
Garry Wills’ın yaklaşımı, Kur’an’ı savunmak veya eleştirmek üzerine kurulu değil. O, metni kendi sesi içinde duymaya çağırıyor. Cihadı, kadın haklarını, savaş hukukunu, peygamberlik geleneğini ve doğal işaretleri kendi bağlamında okumadan Kur’an’ı anlamanın mümkün olmadığını söylüyor.
Bu video, teolojik bir tartışmadan çok daha fazlası…
Bize Kur’an’ın bugün neden hâlâ okunması, anlaşılması ve yeniden düşünülmesi gerektiğini hatırlatıyor.
Burada sizlere küçük bir soru:
Kur’an’ın bu tür bağlamsal ve mezhepler üstü bir okuması, sizin kişisel Kur’an algınızı nasıl etkiler?
Bu yaklaşım, geleneksel din anlayışıyla sizce çelişir mi yoksa onu derinleştirir mi?
MENTORLUK DESTEĞİ
ZAMAN YÖNETİMİ EĞİTİMİ VE HAYAT SİSTEMİ
ŞİRKETLERİNİZ İÇİN YÖNETİM DANIŞMANLIĞI
BÜLTENE ABONE OLARAK DESTEK VEREBİLİRSİNİZ
Bu haftalıkta bültenimizin sonuna geldik.
👉 Bültenimize sponsor olabilir, reklam verebilir, yıllık abone olarak maddi destek verebilir veya devam edebilmemiz için bağış yapabilirsiniz. Üç arkadaşınıza tavsiye vererekte bu bilgilerin onlara ulaşmasına vesile olabilirsiniz.